15 Haziran 2007 Cuma

İkinci Perde - On İkinci Bölüm

Bölüm 12: Epilog

Sarp odaya girdiğinde aklı başka bir yerde gibiydi ve yüzünde aptal bir gülümseme vardı. Ekin yatağından hafifçe doğrulmaya çalıştı. Tam Sarp’ı selamlayacağı anda eşinin “Ben âşık oldum, Ekin” demesiyle kanın tüm bedeninden çekildiğini hissetti. “Ne!” diye bir söz refleksle ağzından döküldü.

“Senden başka birine âşık olabileceğimi zannetmiyordum ama şimdi anlıyorum ki yanılmışım. Ben âşık oldum Ekin! Hayatımda gördüğüm en güzel varlığa âşık oldum!” Ekin, akmak için zorlayan gözyaşlarına söz geçirmeye çalışıyordu ama çok da başarılı olamıyordu. Gözleri dolmuştu duydukları karşısında. Duydukları zaten çok ağırdı ama tüm bunların üzerine Sarp’ın âşık olduğunu yüzünde sinir bozucu bir gülümsemeyle söylüyor oluşu her şeye tuz biber ekiyordu. Yapmacık da olsa üzgünmüş gibi yapamaz mıydı? Oysa o gayet mutlu görünüyordu.

Sarp üzerinde olduğu o bulut üzerinden dünyaya indiğinde yüzündeki aptal gülümseme büyük neşeye dönüşmüş gibiydi. “Neyse ki iki aşkım arasında seçim yapmak zorunda değilim. Nasılmış benim canım karım?”

“Karın kadar başına taş düşsün senin!”

“Ne oldu yine yahu?”

“Ay, bir de ne olduğunu soruyor! Karşıma geçip başka birine âşık olduğunu söylüyorsun! Hem de yüzsüzlüğün bu kadarı olur! Yüzünde şapşal bir gülümseme var!” Ekin şimdi kızgınlıkla konuşmaya başlamıştı ve onu zorlayan gözyaşları yerini gözlerinden çıkan şimşeklere bırakmıştı. Sarp önce bir şaşkınlık geçirdi. Sonra ise kahkahayı bastı. Bu, Ekin’i daha da çileden çıkarmaktan başka bir işe yaramadı.

Sarp güldükçe Ekin daha çok kızıyordu. Ekin kızdıkça Sarp daha çok gülüyordu. Bu böyle devam ederken içeriye Yelda girdi. “Ne oluyor burada?” diye sorduğunda Sarp biraz sakinleşebildi. Sarp “Benim karım âşık olduğumu duyunca bana çok kızdı. Sen de gördün âşık olduğum güzelliği, haksız mıyım âşık olmakta?” diye sordu kız kardeşine. Yüzündeki gülümsemenin bir yere gitmeye niyeti yoktu. Yelda gülmemek için kendini zor tutuyordu. Ancak başıyla onaylayabildi. Ekin’in artık dayanacak gücü kalmadı ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.

“İnanmıyorum sana Ekin, sen nasıl bir annesin de kızını kıskanıyorsun.” Sarp’ın sözü öylesine ters köşeye gelmişti ki Ekin’in yüzündeki şaşkınlık Yelda’nın kahkahayı basmasına sebep oldu.

“İlahi Ekin, hangi erkek, hele ki karısını bu kadar seven erkek karısının doğum yaptığı gün başka bir kadına âşık olduğunu söyler? Aklına hep en kötüsünü getirmek zorundasın, değil mi? Benim deli abim Yağmur’u gördü ve görür görmez kızına âşık oldu. Bu arada yeğenimin adı hâlâ Yağmur, değil mi?”

“Evet!” diye cevap veren Ekin, yanı başında duran Sarp’ın koluna var gücüyle vurdu. Sarp acı içinde inlerken kolunu ovuşturuyordu. Ekin ise “Oh olsun!” dedikten sonra Yelda’ya döndü ve “Aşk olsun Yelda, sen bari bir şey söylemedin. Aklıma neler geldi, tahmin edemezsin.”

“Aslında yüzüne bakan az çok tahmin ederdi, şekerim.” Üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi hisseden Ekin, Yelda’nın sözüne güldü. Onların bu diyaloğu sırasında Sarp hâlâ Ekin’in vurduğu yeri ovuşturuyordu. Kocaman bir morluk oluşmaya başladığına emindi.

O sırada kapı açılırken “Biz geldiiiiik!” diyen bir ses duyuldu. İçeri önce Berna, onun ardından da Serkan’la Mehmet girdi. Ekin arkadaşını gördüğünde mutluluğuna diyecek yoktu.

“Ekinciğim, vallahi zamanlaman bu kadar harika olur yani… Uçak biletimizi doğumun beklendiği güne aldıktan sonra aklıma erken doğum yapabileceğin gelmişti ama korktuğum olmadı.” Berna hemen Ekin’in yatağının ucuna geldi ve arkadaşıyla kucaklaştı. “Senin adına çok sevindim, canım.” diye devam ettiğinde Ekin, “Darısı başına!” diye karşılık verdi.

Mehmet, kolunu hafifçe ovuşturmaya devam eden Sarp’a yaklaşıp “Tebrik ederim!” dediğinde Sarp da Mehmet gibi gülümsemeye başladı. Mehmet’in söylediğini duyan Berna hemen karşı çıktı.

“Bu ne demek şimdi? Neredeyse bütün yükü çeken kadınlar ama tebrik edilen erkekler oluyor. Anlamıyorum ben bu haksızlığı… Doğumu yapan kadın, erkek değil!” Mehmet hiç bekletmeden “Haklısın da unuttuğun bir nokta var. Kadınlar bir doğururken erkekler dokuz doğuruyor. Neyse siz bu konuyu kendi aranızda tartışadurun bizler dışarıda purolarımızı içiyor olacağız.” diyerek karşılık verdi. Sonra da Sarp’a ve Serkan’a dönüp ceketinin iç cebinden çıkardığı Küba purolarını göstererek “Sanırım Sarp’ın babalığını bu özel purolarla kutlayabiliriz.” dedi.

“Küba?” diye sordu Serkan.

“Hı hı!”

“Küba ürünleri Amerika’da yasak değil mi?”

“Yasak. Sakın nasıl bu purolara ulaştığımı sorma. Birilerini tanıyan birilerini tanıyorum, diyelim.” Üç erkek dışarı çıkarken Berna başını iki yana sallayarak söylenmeye devam ediyordu.

“İnanamıyorum, yaptıklarına bakar mısınız? Bu erkekleri ne kadar eğitseler de içlerinde mağara adamlığından bir eser kalıyor. Puro içeceklermiş!” Ekin’le Yelda da Berna’yı onaylar şekilde başlarını sallamaktaydılar.

Erkekler ise hastanenin bahçesinde soğuğa aldırmadan purolarını tüttürmekteydiler. Birkaç saat öncesinde yağmış olan yağmur bile havayı yumuşatmamış gibiydi. “İşler nasıl?” diye sordu Mehmet. Sarp gülümseyerek “Daha iyi olamaz.” diye cevap verdi. Serkan ise “İşçi çıkarmak zorunda olmasaydık daha iyi olurdu.” diye ekleme yaptı. Sarp purosundan bir nefes daha aldıktan sonra “Alınması gereken zorunlu bir karardı.” diye karşılık verdi. Mehmet yarım seneye yakın bir zamandır görmediği arkadaşındaki değişimi fark etmekten kendini alamadı. Görünüşte aynı Sarp’tı ama artık eskisi kadar naif değildi. Önceden Sarp’ı en çok bu saflığı yüzünden eleştirdiğini hatırladı. Mehmet’e göre naif olan Sarp çoğu zaman çocukça hareket ediyordu. Oysa şimdi karşısında saf olmadığını düşündüğü Sarp vardı ama Mehmet bu yeni durumu beğendiğinden emin değildi. Sanki masumiyet bir kalesini daha kaybetmiş gibiydi.

Berna çok özlediği arkadaşlarını uzun bir aradan sonra ilk defa görmenin heyecanıyla sordukça soruyordu. Sorduğu soruların çoğunu telefon ettiğinde de sormuştu ama yüz yüzeyken sormak da gerekiyordu. Tabii ki sorulardan nasibini Yelda da aldı. İkizlerin ne kadar büyüdüğünden bahsedildikten sonra sıra işlerin nasıl gittiğine geldi. Eğer mutluluk somut bir kavram olsaydı odada onlara yer kalmayacağı kesindi.

Berna’nın sorularından sonra onun da birkaç soruyu cevaplaması kaçınılmazdı. Günün anlam ve önemine uygun düşen o soru da ilk sorulan soru oldu. Mehmet’le ikisinin ne zaman çocuk sahibi olacağını sorduklarında Berna’nın verecek kesin bir cevabı yoktu. Zamanını bilmiyordu. En yakın iki arkadaşı anne olduktan sonra eksikliğini daha da hissetmeye başlamıştı ama Mehmet’in nasıl bir tepki vereceğini tahmin ediyordu. Hormonlarının etkisiyle bunu istediğini ileri sürecek ve bu kararın akıl yoluyla alınması gerektiğini savunacaktı. Ancak Berna’nın bildiği bir gerçek daha vardı. Yıllar onun aleyhine işliyordu. Belki çocuk sahibi olmak için çok geç değildi ama erken olmadığı da kesindi. Mutluluk atmosferini bozmak istemediği için aklından geçenleri belli etmek istemedi. İki arkadaşıyla beraber gülümsemeye ve havadan suda konuşmaya devam etti.

Sarp, Serkan ve Mehmet içeri girdiklerinde eşlerini tatlı tatlı muhabbet ederken gördüler. “Birazdan hemşire Yağmur’u buraya getirecek.” diye haber verdi Sarp. Berna ise bir süredir sormak istediği ama bir türlü soramadığı soruyu sormak için fırsat bulduğunu fark etti.

“Neden adı Yağmur?” Ekin ile Sarp göz göze geldiler. İkisi de manalı bir şekilde gülümsedi ve Sarp, “Kızımız kendi adını seçti bir anlamda, diyelim.” diye karşılık verdi. Ardından da devam etti.

“İsim seçmeye çalışırken Yağmur adının en uygun olacağını bize hissettirdi.” Oysa Sarp’ın ve Ekin’in aklından geçen o yağmurlu günde Sarp’ın Amerika’dan dönüşüydü. Üstelik doğumun gerçekleştiği sırada yağan yağmur da başka bir tesadüf olmuştu.

Berna tam üsteleyecekti ki içeriye kucağında Yağmur bebekle hemşire girdi. Odada bir hareketlenme oldu. Herkes yeni doğan bebeği bir kere olsun yakından görmek, kucağına almak istiyordu. Mehmet ise onları biraz uzaktan seyrediyordu. Karısının kucağında bebeği gördüğünde istemediğini sandığı şeyi, çocuk sahibi olmayı istediğini fark etti. Kendisine sıra gelip de ürkek bir şekilde bebeği kucağına aldığında yaşadığı duyguları istese de anlatamazdı.

Bebeğini kucağına almak için sabırsızlanan Ekin sonunda Yağmur’u kucağına almıştı. Yelda hemen çantasından fotoğraf makinesini çıkardı. Odada bulunan hemşireden grubun fotoğrafını çekmesini rica etti. Kucağında bebeği olan yeni annenin iki yanına geçti herkes. Sarp hemen Ekin’in yanında oturuyordu. Onun yanına ise Yelda ile Serkan geçti. Diğer tarafta ise Berna ile Mehmet duruyordu. Poz vermek için uğraşılırken Mehmet karısının kulağına eğilip “Sanırım bizim de çocuk sahibi olma vaktimiz geldi.” dedi. Berna ilk anda duyduğuna inanamadı ve hemen kocasının yüzüne baktı. Sonrasında ise yüzünde koskocaman bir gülümseme belirdi. Mehmet’in de gözlerinin içi parlıyordu mutluluktan. Hemşire deklanşöre bastığında mutluluğun fotoğrafını çekiyordu.

*** SON ***

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Uzun süre hikayenizi yani romanınızı takip eden biri olarak söylemeliyim ki mükemmel yazıyorsunuz.Bu bakımdan hikaye deyim yerindeyse romanın bitmesine üzüldüm açıkçası. Ve son üç bölümü buruk bir heyecanla bekliyordum. Tabi bunda Sarpla Ekinin karşılaşmalarının yakın olduğunun da etkisi vardı. Tevafukken dizifilm.comda hikayenizi gördüm, ve o andan itibaren müptelası oldum diyebilirim. Gelecek yazınızı dizinin yeni bölümü izleyecekmişim gibi heyecanla okuyordum, oluşturduğunuz karakterler, yer-zaman tasvirleri, betimlemeler, özellikle karakter tahlilleriniz beni etkilemeye yetti. Sarpın, Ekinin, Berna’nın, Mehmet’in, Yelda'nın ve Serkanın ruh dünyalarının en iyi şekilde anlatmıştınız. Tabi özellikle ana karakterlerimiz Sarp ve Ekin. Ve bunun yanında Mehmet ve Berna’da en az Sarp ve Ekin kadar etkiledi beni. Mehmet’in annesinin vefatından sonraki durumu. Bu yönde yazdığınız karakter analizi oldukça etkileyiciydi. Açıkçası beni en çok bu karakterler etkiledi. Dizinin etkisiyle okuyordum romanı ama yaptığınız tasvirler güzeldi, karakterlerin (sarp ve ekin) olaylardan etkilenişleri, verdikleri tepkiler çok etkileyici belirtmişsiniz. Genel olarak yazı ve konu bakımından güzel bir romandı. Sıkılmadan tekrar okunacak bir eser. Tabi bunda akıcı üslubunda etkisi var. Aşk Oyununun bir meyvesi deyim yerindeyse. Gelelim son bölüme, dediğim gibi buruk bir şekilde okudum son bölümü. Ama romana yakışır bir son yazdığınızı belirtmekten mutluluk duyarım. Sarpın aşk oldum demesi beni de şaşırmadı değil. Nasıl olur dedim kendi kendime. Sonra Yağmur bebeğe aşık olduğunu fark edınce rahatladım doğrusu. Bu arada Yağmurun isminin veriliş manası beni çok etkiledi. Kısacası yine çok güzel bir bölüm yazmışsınız. Romanın sonu olduğunu bildiğim halde acaba sonrası nasıl olur demekten kendimi alamadım. Sarpla Ekinin Yağmurla yeni hayata başlamaları nasıl olurdu acaba? Son olaylarla onları pek mutlu göremedik, bebekleriyle yeni hayatları merak etmedim değil. Şimdiden gözümde canlandırmaya başladım. Son olarak Sizi tebrik ediyorum. Açıkçası hikayelerinizi okumayı çok isterim. Böyle bir planınız varsa dizifilmde belirtirseniz sevinirim. Neyse, başınızı daha fazla ağrıtmayayım. Hayatınızda ve yazılarınızda başarılar diliyorum

Adsız dedi ki...

Merhaba,

Öncelikle geçmiş olsun. Sonra da gözün/gözümüz aydın, diyeyim. :-) Bunca zamanki emeğini kendine yakışır bir şekilde, "büyük bir işi başardığını" ortaya koyan, hissettiren bir sonla bitirdiğin hikayeyi baştan beri okumak çok büyük bir zevkti.Tanışmayı isteyeceğim kadar gerçek karakterler ortaya çıkaran bir "kahraman"ın yazdıklarına kuru bir "ellerine sağlık" demekten başka bir şey yapamasam da diğer hikayelerin/romanların için aynısını yapabilmek istediğimi belirtmek isterim.Paylaşımın için teşekkürler.

Görüşmek dileğiyle,

E.

İ.K. dedi ki...

Sabriye ve Ekinoks,

Her ikinize de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Zaman ayırıp yazdıklarım hakkında düşüncelerinizi paylaşmışsınız. Bu tür durumlarda en büyük itici güç okuyucuların yorumları oluyor. Birilerinin okuduğunu bilmekten birkaç adım öteye gitmiş oluyor yazan kişi. Bu sebepten teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

İnternetin gelişmesiyle okuyucu-yazar diyaloğu da gelişiyor bence. Her ne kadar amatör bir iş çıkarıyor olsam da yaptığımın yazarlık olduğunu düşünmek istiyorum. İşte bu sebepten yapılan yorumlar benim için çok önemli. Okuyucularımın neye karşılık verdiğini, neye odaklandığını bilmek hoşuma gidiyor. Hem -gizlemeye çalışmanın manası yok- yorum almak hoşuma gidiyor. :-)

Hazır yeri gelmişken haber vereyim. Yazmayı planladığım bir hikâye var. Bu Hayat Bir Oyun gibi olmayacak. Yani hikâye niyetiyle başlayıp bir romana dönüşmeyecek bir yazı olacak. Yine karakter ağırlıklı bir hikâye olacak ama Hayat Bir Oyun'dan çok daha karanlık bir hikâye olacak. Şu an için planlama aşamasındayım. Kendime yol haritası çıkarır çıkarmaz yazmaya başlayacağım. :-)

Unknown dedi ki...

Üstat dizifilm.com da uzun zamandır hikayelerini büyük bir merakla ve severek okuyorum yorumlarımdan bilirsin:):)sana ne diyebilirim ki yine yine yine muhteşemsin..çok güzel bir bölüm zevkle okudum ama son bölüm olmasının burukluğuda vardı içimde..
tüm bu güzel hikayelerin için çok teşekkürler ellerine sağlık

Template Designed by Douglas Bowman - Updated to Beta by: Blogger Team
Modified for 3-Column Layout by Hoctro