14 Kasım 2006 Salı

Hayat Bir Oyun - 16. Bölüm

Bölüm 16: Beklenmedik Buluşma

Ekin öğle tatilinin gelmesini dört gözle bekliyordu. Sarp’ın iyileştiğini biliyordu ama bunu bir de doktordan duymak istiyordu. Sabah Sarp kaza ile ilgili resmi işleri halletmek için karakola gitmesi gerektiğini söylemişti. Her şeyi avukatlar halledecekti ama yine de Sarp’ın imzalaması gereken birkaç evrak olduğu için Sarp’ın gitmesi de gerekmişti.

Ekin Sarp’ın gelmesini beklerken kendini işe vermeye çalışıyordu. Önünde bir yığın iş vardı ve öğleden sonra çalışmayacağı için mümkün olduğu kadar çoğunu sabahtan bitirmeye çalışıyordu. Tüm dikkatini işe vermişken uzaktan birinin onu izlediğini fark etmedi bile.

......

Yelda evde oturmaktan sıkılmıştı ama yapacak bir işi de yoktu. O sıkıntıyla birilerini arayıp dışarı çıkmayı aklından geçirdi ama aramayı düşündüğü hiçkimse cazip gelmedi gözüne. Sonra aklına Serkan’a sürpriz yapmak geldi. Bu fikir çok hoşuna gitmişti. Gülümser vaziyette yerinden kalktı ve aklında olanı yapmak için mutfağa yöneldi.

Yurtdışında yaşarken öğrendiği şeylerden biri de güzel aparatifler hazırlamaktı. Bu düşünceyle mutfağa girdi ve buzdolabında aradığı malzemelerin olup olmadığına baktı. Dolu bir buzdolabı görünce neşesi daha da yerine geldi. İhtiyacı olan sandviç ekmekleriydi ama bir türlü yerini bulamıyordu. Evin yemeklerini hazırlayan aşçılarına ekmeklerin yerini sorduktan sonra aşçılarının meraklı gözleri eşliğinde Serkan’a yapacağı sürprizin hazırlıklarına girişti.

......

Yüzündeki gülümsemeden Ekin’i iş yaparken seyretmekten zevk aldığı belli oluyordu. Ekin’in çalıştığı kısmı bulduğunda aklında uzaktan seyretmek yoktu ama onu o şekilde seyrederken görünce yanına gidip konsantrasyonunu bozmak istemedi. Kendini işine vermiş Ekin öyle güzel görünüyordu ki gözüne, uzaktan seyretmek aklına gelen tek seçenek olmuştu. En sıkıcı işi yaparken bile Ekin’i saatlerce seyredebileceğini biliyordu. Ekin’i uzaktan seyretmek bile Sarp için eğlenceydi.

Yanına gelen görevli Sarp’a neden orada durduğunu sormasa bu şekilde devam edeceğine şüphe yoktu ama görevli Sarp’ı bulunduğu trans halinden çıkardı. Orada bulunma gerekçesini açıkladığında görevli, Ekin’i gösterince Sarp gülümsemekten kendini alamadı. Acaba görevliye dakikalardır Ekin’i seyrettiğini söylese kendisine Ekin’i işaret eden bu adam ne düşünürdü?

Kendisine bakan bir çift göz eşliğinde Ekin’in yanına doğru yürümeye başladı. Ekin’in yanına iyice yaklaştığında kendisine bakan görevliye doğru dönüp başıyla selam verdi. Bunun üzerine o görevli kendi işinin başına döndü. Bir-iki adım daha atıp Ekin’in iyice yanına geldiğinde Ekin’in hala tüm dikkatiyle işini yapmakta olduğunu gördü. O kadar işine dalmıştı ki Sarp’ın geldiğini fark etmemişti bile. “Ekin!” diye seslenmesiyle Ekin olduğu yerde sıçradı. Belli ki Sarp istemeden Ekin’i korkutmuştu. İyice Ekin’e sokulup eliyle Ekin’in saçlarını kulağının arkasına attı ve “Sakin ol! Sadece benim. Korkulacak bir şey yok.” dedi.

Ekin’in yüreği ağzına gelmişti. İşine o kadar dalmıştı ki Sarp’ın geldiğini görmemişti bile. Korktuğunu gören Sarp saçlarını kulağının arkasına atarken Sarp’ın avucu yanağını okşadığında kalp atışlarının normale dönmeye başladığını hissetmişti. Bu tür küçünük dokunuşlar Ekin’e huzur veriyordu. Daha önce hiçkimsenin dokunuşu onu bu kadar mutlu etmemişti. Bu dokunuş ayn zamanda Ekin’e önceki gün yaşadıkları o yakın anı hatırlatınca sakinlemeye yüz tutan kalp atışları yeniden hızlanmaya başlamıştı. Bu da Ekin’in yüzünün hafiften kızarmasına sebep olmuştu.

“İyi misin, Ekin? Özür dilerim, bu kadar korkacağını tahmin etmemiştim.”

“Yok, yok! Dalmışım öyle. Sen de birden seslenince...”

“Tamam, bak, bir şey yok. Sadece benim.” dediğinde Ekin’i kendine doğru çekip kollarının arasına aldı. O sırada ikisi de etraftaki meraklı gözlerin imrenir şekilde kendilerine bakarak fısıldaştıklarını fark edemediler. Sarp “Çıkalım mı?” diye sorduğunda Ekin saate baktı ve başıyla onaylayarak çıkabileceklerini söyledi. Dışarı yönelmişken Sarp, “Doktora gitmeden önce yemek yiyelim, ben kurt gibi acıktım.” dedi.

......

Serkan ziyaretine gelenin Yelda olduğunu duyduğunda inanmakta güçlük çekmişti. O gün için planları yoktu. Yine de bu beklenmedik ziyaret onu ziyadesiyle memnun etmişti. Yelda içeri girene kadar en doğru pozu bulması gerektiğini düşünerek denemeler yapmaya başladı. Bilgisayarda bir iş yapıyormuş gibi durmayı denedi ama beğenmedi. Telefonda konuşuyormuş gibi yapmak da hoşuna gitmedi. Önündeki kağıtlara gömülmüş gibi yapmayı düşündü ama kararsız kaldı. En sonunda hiçbir şey yapmadan beklemeyi seçti. Sabırsızca Yelda’nın kapıdan girmesini beklerken kapı aralandı ve içeri Yelda süzüldü.

Elinde hazırladığı sandviçlerin bulunduğu torbayla içeri girdiğinde yüzü şekilden şekile giren Serkan’ı görünce gülümsemekten kendini alamadı. Göz göze geldiklerinde Serkan’ın yüzündeki suçüstü yapılmış haylaz çocuk ifadesini fark etmemesi imkansızdı. Kim bilir, neler geçiyordu Serkan’ın aklından...

“Ne bu hal, Serkan?”

“Ee, yok bi’ şey canım. Sadece senin gelmeni bekliyordum.”

“O yüzden mi pandomim yapıyordun?”

“Efendim? Anlamadım?”

“Yüzün, diyorum, şekilden şekile giriyordu.” Serkan suçu yüzüne vurulmuşcasına tedirgin bir şekilde konuyu değiştirmek için çabada bulundu. “Yok canım, ne alakası var? Hem, hayırdır, hangi rüzgar attı seni buraya, bu saatte?”

“Memnun olmadın mı yoksa?” Serkan’ın bu soruyu “Olmaz olur muyum, oldum tabii ki” diye cevaplaması daha hızlı olamazdı. O kadar hızlı cevabını alınca Yelda gülmekten kendini alamadı. Serkan’ın bu halini ne kadar sevdiğini fark etti. Serkan’ın yüzündeki o gergin ifadeye bayılıyordu. Önemsendiğini hissediyordu. Daha önce hiç önemsenmediği kadar önemsendiğini hissediyordu.

“Evde canım sıkıldı. Ben de sana sürpriz yapayım istedim. Şöyle başbaşa bir şeyler yiyelim diye sandviç yaptım ikimize. Bakalım beğenecek misin?” Bu sırada elindeki torbadan sandviçleri ve içecekleri çıkarmaya başlamıştı bile. Serkan ilk yudumunu aldıktan sonra çok beğendiğini belli eden bir yüz ifadesi takındı. Yutkunduktan sonra da beğenisini dile getirmeye koyuldu.

“Bu yediğim en güzel sandviçlerden biri. Bu kadar iyisini beklemiyordum.”

“Teşekkür ederim. İşin sırrı sandviç ekmeğinin fırında peynir ve soğan ile birlikte kızartılmasında. Aslında soğanları... her neyse, şimdi sana sandviç yapma dersi verecek değilim. Afiyet olsun. Buzlu çayı da bir dene. Onu da beğeneceksin bence.” Serkan bir yudum alınca gerçekten farklı bir tat aldığını fark etti.

“Ne var bu çayda? Sadece limon değil galiba?”

“Şeker de var ama fazla değil. Hem limonun yanında biraz da şeftali aroması var. Sevmiş olmana çok sevindim. Bu benim en sevdiğim alkolsüz içecektir. Diğer bir Yelda spesiyalitesi yani...”

“Sende ne cevherler varmış da haberim yokmuş. Biz evlenince de böyle beslers...” Serkan cümlesini tamamlamadan dediklerini fark etti ama biraz geç kalmıştı. Nasıl olup da böyle bir hata yaptığına kendi de şaşmıştı. Amacı sadece şaka yollu takılmaktı ama bir anda ağzından çıkan laf fazla olmuştu. “Şeyy, ben... özür dilerim. Amacım... yani... neyse, özür dilerim.” diye yaptığı hatayı telafi etmeye çalıştı.

Yelda da Serkan’ın söylediği sözle bir anda irkildi. Sözün kendisi değil de ifade ettiği anlam Yelda’nın irkilmesine sebep olmuştu. Serkan’ın şaka yollu sözünün ima ettikleriydi Yelda’yı düşündüren. Evlilik? Yelda buna hazır mıydı? Hazırsa evlenmeyi düşüneceği kişi Serkan mıydı? Sorular aklına geliyordu ama Yelda biliyordu ki bu soruların cevaplarını bulması için uygun yerde değildi. Serkan’ın özür dilemesini duymazdan gelerek konuyu değiştirmenin en doğru olacağına karar verdi.

“Dün gece Sarp’ı bizde kalmaya zor ikna ettim. Saatlerce konuştuk. Kafası meğerse çok doluymuş.” Serkan Yelda’nın konuyu değiştirmeye çalıştığını fark etmişti. Ağzından kaçırdığı sözü duymazdan gelmesine çok memnun olmuştu. Yani memnun olduğunu düşünmek istiyordu. “Öyle mi?” diye Yelda’ya karşılık verdi.

......

Ekin yol boyunca Sarp’a göz ucuyla bakmıştı. Ekin’in içinde Sarp’ı düşündüren bir şeyin olduğuna dair bir his vardı. Sarp sorduğu sorulara cevap veriyordu, konuşmasına eşlik ediyordu ama yine de içindeki o hisse de engel olamıyordu. Sanki Sarp’ın aklında bir konu vardı ve bunu Ekin’le paylaşmıyordu. Sarp’ı hiç tanımasa bu halini normal kabul ederdi ama Sarp onunla yemek yerken hiç bu kadar sessiz olmamıştı. Daha önce de yemek yemişlerdi ve Sarp hep daha konuşkan olmuştu.

“Kurt gibi acıktığını söylediğinde daha adam gibi bir yemek yiyeceğimizi düşünmüştüm.”

“Akşama annemlerde yemeğe gideceğiz diye çabuk yemek yiyebileceğimiz bir yere gidelim istedim. Hem buraya gelmekle lise günlerini anmış oluruz. Hamburgecide buluşmaz mıydınız siz?” Eğer Sarp bu şekilde konuşmasaydı Ekin Sarp’a niye sessiz olduğunu soracaktı ama şaka yollu cevap vermesi Ekin’i fikrinden vazgeçirdi. Sarp’a “Ben pek fazla gitmezdim.” diye cevap verdi. Sarp “Nedense hiç şaşırmadım.” diye cevap verdiğinde gülümsüyordu.

......

“Off, bu kız hangi yemekleri sever ki? Ah Sarp, sanki bizim çevreden birine aşık olsaydın ne olurdu? Ben şimdi ne yemek hazırlatacağım?”

Feryal Hanım kendi kendine söylenip duruyordu. Yelda’nın evde olduğunu sanıyordu ama aşçıdan Yelda’nın çıktığını öğrenmişti. Aslında o da ayrı bir meseleydi. Evin hizmetçileri Yelda’yı görmemişlerdi çıkarken. Göre göre evin aşçısı görmüştü. Daha da ilginç olanı Yelda evde sandviç hazırlayıp çıkmıştı. Bunca yıl sonra hala çocuklarının yaptıklarına akıl erdiremiyordu Feryal Hanım. Ne var ki bugün için Yelda’ya söylenmek yerine Sarp’a söyleniyordu çünkü bugünkü kaygısının sebebi oğlunun müstakbel eşiydi. “Ben sana ne diyeyim Sarp? Senin yüzünden bu kıza umut bağladım ya...” Feryal Hanım söylene söylene tekrar mutfağa girdi. Galiba kararı aşçıya bırakmak gerekliydi.

“Fatma Hanım, bu akşam Sarp ile kız arkadaşı yemeğe gelecek. Uygun bir şeyler hazırlayıver.” Bu yol her zaman işe yarayan bir yoldu. Hem evin hanımı olması demek her kararı kendisinin vermesi demek değildi ya. Yine de mutfaktan çıkmadan önce “Yemeklerin dört dörtlük olmasına azami özeni göster Fatma Hanım.” demeyi ihmal etmedi.

......

Sarp ile Ekin arabayı hastanenin otoparkına park ettikten sonra giriş kapısına doğru yürümeye başladıklarında konuşmaya devam ediyorlardı.

“Niyetim eve gitmekti ama Yelda ve annemin ısrarına dayanamadım ve geceyi annemlerde geçirdim. Aslında orada kaldığım iyi oldu. Yelda ile konuşma fırsatım oldu. Hanımefendinin dediğine göre Serkan ile ikisi benim iyileşmiş olmamı kutlamışlar.”

“İkisi? Sensiz?..” Ekin’in dikkatini çekmişti bu durum ama Sarp’a bir şey söylemedi.

“Komik değil mi? Ben de güldüm yaptıklarına. Neyse, sabah babam avukatlarla benim kaza işlerini konuşmuş. Görünen o ki sadece para cezası ile işi kurtaracağım.”

“Ne yani, bir de sana ceza mı verecekler?”

“Tabii ki Ekin. Kazayı hızlı gittiğim için yaptım. Birinin canına mal olabilirdi o kaza ve sorumlusu da ben olurdum. Kurallara uymadım ve cezasını çekmek zorundayım şimdi.”

Ekin içeriye girdiğinde Sarp’ın kaza yaptığı gece hastaneye gelişi aklına geldi. Ne kadar çok korkmuştu. Her şeyin yoluna girmiş olmasına bir kez daha şükretti. O sırada Sarp Ekin’e doğru döndü ve “İstersen sen şurada kafeteryada bekle beni. Benim doktorla işim ne kadar sürer, bilmiyorum.”

“Saçmalama Sarp. Niye burada bekleyecek mişim? Ben de geleyim işte.” Ekin Sarp’ın yüzüne baktığında donmuş bir şekilde kafeteryaya doğru baktığını fark etti. Ekin de kafasını o yöne doğru çevirmek üzereydi ki birinin “Sarp?” diye seslendiğini duydu.

......

“Akşama ne yapıyorsun Yelda? Sarp’ı da alıp dışarı çıkabiliriz bir planın yoksa.”

“Maalesef ki planım var Serkan.” Serkan’ın buna canı sıkılmıştı ama bozuntuya vermedi. “Eh, ne yapalım, ben de Sarp’la dışarı çıkarım o zaman.”

“O da pek mümkün değil canım.” Serkan’ın merakı arttı bir anda. “Niye mümkün değil?”

“Çünkü, canım, bu akşam Sarp Bey ve müstakbel eşi Ekin Hanım Teksoylar’da yemeğe davetliler. Bu sebepten de sizin dışarı çıkma teklifine olumlu cevap veremiyoruz. Hem sık sık dışarı çıkmak cilde olmasa bile cüzdana zararlı.”

“Anlıyorum. O zaman size afiyet olsun.”

“Aslında sana da afiyet olabilir. Dur şu annemi bir arayayım da senin geleceğini haber vereyim.” Serkan kendini davet ettirmiş durumuna düşmek istemediği için buna karşı çıkacak oldu ama Yelda sözünü kesti. O sırada Serkan’a ‘sus’ işareti yaptı ve annesiyle konuşmaya başladı.

“Anne, bu akşamki yemeğe bir kişi daha gelecek. Serkan da kaç zamandır Sarp ile görüşemediğini söylüyordu. O da gelsin yemeğe. Böylece Sarp’la da görüşmüş olurlar.” Yelda telefon konuşması bittikten sonra Serkan’a döndü ve “Bu iş bu kadar. Ben şimdi kaçıyorum. Sen de işinin başına dön. Koca öğle tatilinde çene çaldık. Devamı akşama... Görüşürüz Serkan.”

“Görüşürüz Yelda.”

......

“Berna, ne işin var burada?” Sarp’ın sesi tedirgin ve gergin çıkıyordu. Berna Ekin’e doğru bakarak Sarp’a “Unuttun galiba, ben bu hastanede tedavi görüyorum. Asıl ben size burada ne işiniz olduğunu sormalıyım.” diye cevap verdi ve Ekin’e elini uzatıp “Merhaba, ben Berna. Sen de Ekin olmalısın. Tanıştığımıza memnun oldum.” diye konuştu. Ekin şaşırmıştı bu olanlara. Kafasında geçen binlerce soru yüzünden ancak kekelercesine “Ben de memnun oldum.” diyebildi.

Berna “Yüzünüzü görmenizi isterdim.” diyerek gülünce Berna ile karşılaştıklarından beri Ekin’le Sarp ilk defa birbirlerinin yüzüne baktı. İkisinin de yüzünde şaşkınlık vardı. Hala ikisi de olanı anlamakla uğraşıyorlardı.

“Aslında ikinizi burada görmem iyi oldu. İki güne kadar hastaneden çıkacaktım. O zaman ikinizle de görüşmek istiyordum. Buraya niye geldiniz, beni ziyarete değil, değil mi? Yoksa Sarp’ın kazadan sonraki kontrolleri için mi geldiniz?”

“Haberin var mı kaza yaptığımdan?”

“Babam, babanları görmüş, oradan haberim oldu. Ucuz atlatmışsın. Geçmiş olsun.”

“Sağ ol. Aslında kazadan sonra bir gün boyunca hafızamı kaybettim ama şimdi hatırlıyorum her şeyi. Doktorla son bir defa daha görsün diye kontrole geldik.” Ekin kendini gergin hissediyordu. Sanki Sarp ile Berna’nın yanında işi yokmuş gibi hissediyordu. Sarp’ın anlattığı o nişan gecesine kadar kim bilir neler yaşamışlardı. Sarp “Sen de gezmeye başlamışsın. Daha iyisin anladığım kadarıyla.”

“Evet, daha iyiyim. Baksanıza, gelin şurada konuşalım. İkinizle de konuşmak istediğim bir konu var.” Sarp Ekin’e baktı Berna’dan gelen bu teklif üzerine. “Benim doktorun yanına gitmem lazım Berna. Geç kalmayayım.”

“O zaman sen o işini halledene kadar biz Ekin’le konuşalım.” Ekin daldığı düşüncelerden adını duyunca uyandı.

“Benimle mi?”

“Evet, seninle de konuşmak istiyorum. Bana öyle bakmayı keser misiniz? Yüzünüzü gören de ölüm fermanınız yazılmış zannedecek. Altı üstü konuşacağız.” Berna’nın bu şekilde ısrar etmesinden sonra Ekin’le Sarp’ın teklifi kabul etmekten başka şansı kalmamıştı. Birbirlerinin yüzüne bakarak “Tamam!” dediler Berna’ya.

“Hah şöyle! Sarp, biz seni burada kafeteryada bekliyoruz. İşin bitince bizimle burada buluşursun.” Sarp tedirgin bir şekilde Ekin’e bakarak “tamam” dedi ve yavaş adımlarla iki kadının yanından uzaklaştı.

......

“Orhan, bu akşam Serkan da gelecekmiş yemeğe. Yelda aradı, kaç zamandır Serkan’ın Sarp ile görüşemediğini söyledi. Sen çıkarken Serkan’ı da alır öyle gelirsin.”

“Ya Feryal, bu Yelda ile Serkan da ne kadar çok vakit geçirmeye başladılar. Ne zaman Yelda’yı sorsam Serkan’la...” Feryal Hanım kocasının bu sözü karşısında gülümsedi. Bu erkek milleti bazen burnunun ucunda olanı görmüyordu.

“Aman Orhan, ne idüğü belirsizlerle mi dolaşmasını istersin kızının? Hiç olmazsa Serkan’ın kim olduğunu biliyoruz.” Feryal Hanım sesini biraz yükseltmişti çünkü kocasını bu gibi muhabbetlerde susturmanın en kolay yolunun bu olduğunu biliyordu.

“Tamam, her neyse. Ben gideyim şu Serkan’ı bulayım da çıkmak için beni beklemesini söyleyeyim.”

......

Ekin gergin olmasına gergindi ama bir o kadar da merak içindeydi. Sarp’ın anlattıklarından sonra, Berna’nın intihar teşebbüsünden sonra karşısında böyle birini bulmayı beklemiyordu. Sanki Berna hiçbir kırgınlık hissetmiyor gibiydi. Ekin konuşmadan Berna’ya bakıyor ve onun söze başlamasını bekliyordu.

“Biliyorum, aklından bir sürü soru geçiyor.”

“Ben... şey...”

“Tamam, Ekin, cevap vermen için söylemedim. Geçmeli de zaten. Benim geçerdi... Neyse, son olayları biliyorsun.” Ekin başını sallayarak bildiğini onayladı. “İntihar etmeye kalkıp ölümle burun buruna gelince birçok şeyi daha iyi anladım. Ne var ki anlayana kadar da saçma sapan birkaç işe kalkıştım. Şimdi bunların pişmanlığını yaşıyorum. Sarp’la ve seninle konuşmak istememin bir sebebi de sizden özür dilemek istemem.”

“Özür mü? Niye ki?” Ekin gerçekten şaşırmıştı Berna’nın özür dilemek istemesine.

“Özellikle de sana özür borçluyum. Sarp’ın seninle evleneceğini duyduğumda çok kötü oldum. Aylar boyunca onu suçlamıştım ama kendimi de suçladım. Aylar boyunca nasıl onunla yeniden birlikte olabileceğimi düşündüm. Sonra kulağıma evlenmek istediği haberi geldi. Bu haber Sarp ile asla yeniden başlayamayacağımızın kanıtıydı ve ben o ruh haliyle yapmamam gereken şeyler yaptım.”

“İntihar ettin ama bak, yaşıyorsun. Geçti artık.” Ekin’in aklına başka bir söz gelmemişti. Ne diyeceğini bilemiyordu. Bu durumlarda ne denilebilirdi ki? Sevdiğiniz adamın nişanından kaçtığı eski sevgilisi intihara teşebbüs ettikten sonra karşınıza geçip bu şekilde konuşmaya başlayınca ne diyebilirsiniz ki? Ekin bu sorunun cevabını bilmiyordu.

“İntihardan bahsetmiyorum sadece. İntiharım bir anlamda sadece benim meselemdi. Yaptığım aptallıktı ama zararı kendimeydi. Bunu söylerken utanıyorum ama başınıza bir bela saldım.” Ekin meraklı gözlerle Berna’ya bakıyordu. Berna devam etti: “Başınıza Sarp’ın ilk aşık olduğu kadını bela ettim. O zaman Sarp’a o kadar kızgındım ki yine biriyle gönül eğlendirdiğini düşündüm. Sarp’ı tanırım yani tanırdım. O hep böyle yapardı. Birine ilgi duyar sonra sıkılırdı. Sarp’ın tek elde edemediği kişi Yasemin’di ve Sarp’la birlikte olduğumuz zamanlar Yasemin’le ne kadar çok birlikte olmayı istediğini anlamıştım. İster inan, ister inanma gönül eğlendirdiği o kızlardan çok Yasemin benim korkumdu. Bir gün karşımıza çıkıp Sarp’ı tümden elimden almasından korkuyordum. Gerçi ona da gerek kalmadı, Sarp nişan gecesi kaçıp gitti.” Ekin gerçekten çok üzülüyordu. Berna bu olanları hak etmemişti. Kimse bu olanları hak etmiyordu. Sarp’a yaptıklarından dolayı biraz kızdığını hissetti. “Ancak şimdi bu yaptığından dolayı Sarp’ı suçlamıyorum.”

“Suçlamıyor musun? Niye ki? Kimsenin böyle bir şey yapmaya hakkı yok.”

“Mesele de bu Ekin! Sarp’a kimse söz hakkı vermedi. O her hareketiyle ciddi bir ilişkiye hazır olmadığını gösterdi. Ben anlamak istemedim. Onu nişan yüzüğü takmaya zorladık. Ben, ailesi... Suçlu sadece Sarp değil. Tek suçlu yok bu konuda. Sarp kadar ben de suçluyum. Tabii bunları ölümden döndükten sonra anlayabildim, o da ayrı bir konu. Ne diyordum? Hah, Yasemin... En büyük korkum Yasemin’in karşımıza çıkmasıydı. İnan bana Sarp’ın Yasemin için beni terketmesi bir saniye bile sürmezdi. Seninle evleneceğini duyunca en çok korktuğum belayı senin başına sarmak istedim. Sarp’la konuşmaya gittim ve evleneceğini ondan da duydum. Çok kötü olmuştum o zaman. Galiba o psikolojiyi tarif etmenin kolay bir yolu yok. Duyduklarımdan sonra tek çözüm ölüm gibi gelmişti. Ölmeden önce de Sarp’a büyük bir iyilik yapıyordum. En büyük aşkıyla birlikte olma fırsatını ona sunuyordum. Ona Yasemin ile birlikte olma şansını sunuyordum.” Ekin adeta dilinin tutulduğunu hissediyordu. Kulaklarına inanamamak denilen şey bu olsa gerekti. Sarp’a Yasemin’le birlikte olma şansı vermek de ne demekti? Berna’ya “Nasıl o şansı veriyordun?” diye sordu.

......

Sarp aklı Ekin ve Berna’da kalmış bir şekilde doktorunun odasına girdiğinde aklındaki sorulara da cevap bulmaya çalışıyordu. Soruların çoğu Berna’nın ne amaçladığı üzerineydi.

“Hoş geldiniz Sarp Bey. Nasılsınız? Anladığım kadarıyla her şeyi hatırlamaya başladınız.”

“Evet, doktor. Dün akşam üzeri her şeyi hatırlamaya başladım.”

“Buna çok sevindim. Sizi muayene ettiğimde hafıza kaybınızın şokun etkisiyle olduğunu anlamıştım. Bu tür durumlar genellikle bir-iki gün içinde geçer.”

“Ama bize daha uzun sürebileceğini söylemiştiniz.” Doktor bu söz üzerine gülümsedi.

“Bakın Sarp Bey, bu tür kazalardan sonra hastalar bilinçli olarak hatırlamadıklarını iddia edebiliyorlar. Yani hafıza kaybı ortadan kalktığı halde nadir de olsa hastalar hafıza kaybının devam ettiğini iddia edebiliyorlar. Sizin durumunuz da o nadir durumlardan biri olabilirdi.” Sarp duyduklarına şaşırmıştı.

“Peki aileme niye bunu söylemediniz? Sonuçta bunu bilmeleri gerekmez miydi?”

“Sarp Bey, siz benim hastamsınız, aileniz değil. Sizin tedaviniz için bilmesi gerekenleri biliyorlardı. Ötesi doktorla hastası arasında özeldir. Hem sizin üzerinizdeki iyileşme baskını da azaltmış oldum.” Sarp bunlara şaşırmıştı. Bu tür bir durum pek de alışılmış bir durum değildi.

“Bu durumda yaptırmam gereken testler neler?”

“İşin gerçeği, özel olarak talep etmedikçe bir test yapmamız gerekmiyor. Sizin hastanede gözetim altında tutulmanıza gerek olmadığına karar verdiğimiz zaman tüm testleri yapmıştık. Eğer dünden beri kafanızı yeniden bir yere çarpmadıysanız bir test yapmak zorunda değiliz. Sizin buraya gelmenizi isteme sebebim söylediklerimi yüz yüze konuşabilmek içindi.”

Sarp ayağa kalktığında doktorun söyledikleri karşısındaki şaşkınlığını atmaya çalışıyordu. “Alışılmadık bir doktorsunuz. Ne yalan söyleyeyim buraya geldiğimde bunları duymak aklımdan geçmiyordu. Her şey için teşekkür ederim doktor.”

“Rica ederim. Bizim işimizde ‘yine bekleriz’ demek olmadığı için ancak sağlıklı günler dileyebilirim. Tabii ki kahvemizi içmeye gelmek isterseniz kapımız her zaman açık...”

......

“Her şeyi anladım da Sarp’a Yasemin’le olma şansını vermekten kastettiğin neydi, onu anlamadım.” Berna kısa bir süre düşündü. Söyleyecekleri hiç de hoş şeyler değildi.

“Bak Ekin, bu söyleyeceklerimden sonra benim hakkımda iyice kötü düşünmeye başlayacaksın. Yine de günah çıkarmak zorundayım. Sarp’la o konuşmamdan sonra aklımda olanı uygulamak için Yasemin’in yanına gittim. Yurtdışından döneli çok olmamıştı. Liseden nasıl biri olduğunu biliyorum onun. Tüm havasına rağmen çok kolay etki altında kalır. Sarp’ın senelerdir onun hayaliyle yaşadığını anlattım. Onun için besteler yaptığını söyledim. Hatta nişan gecesi Sarp’ın bana Yasemin’e aşık olduğu için benimle nişanlanamayacağını söylediği yalanını uydurdum. Kendisine duyulan bu kadar büyük bir aşktan etkilendi. O aşkı görmek istedi. Birinin hayatının merkezinde olmak istedi ve Sarp’ın yanına gitti. İnanmayacaksın ama ona akıllar bile verdim Sarp’a nasıl sürpriz yapacağına dair.”

Ekin’in kafası karışmıştı. Biraz önce Sarp’a kızmıştı Berna’ya yaşattıkları için ama şimdi de Berna’ya kızıyordu Sarp’a ve Yasemin’e yaşattıkları için. Sonra aklına Yasemin’in Sarp’ı kandırmaya çalıştığı geldi. En azından Sarp öyle söylemişti. Ekin’in kalbine bir ağırlık çökmüştü. Bu olaylarda herkesin suçu vardı. Ekin kimin suçlu olduğu üzerine düşündükçe Sarp’ın suçunu kabul ettiğini ve uzun süredir de yaptıklarından pişman olduğunu düşündü. Berna da yaptıklarından pişman görünüyordu. Ekin kimi suçlayacağını düşünmektense suçlu aramaktan vazgeçmenin en doğrusu olacağına karar verdi.

“Bu yaptığımın ne kadar yanlış olduğunu çok daha iyi anlıyorum Ekin. Ne kadar pişman olduğumu bilemezsin.” Ekin Berna’yı suçlamak istedi ama Berna’nın ses tonu ve yüzündeki ifade bunu yapmasına engel oldu. Pişmanlık sesinden ve yüzünden okunuyordu. “Olan olmuş Berna. Sen de hatanı anlamışsın.”

“İş orada bitmiyor ama Ekin. Bu işi planlarken çok iyi düşünmemiştim. Sonrasında neler olacağını hesaplamadım. Gerek görmedim. Yasemin hastaneye yanıma geldi ve bana çok kızgındı. Reddedilmiş olmayı gururuna yedirememişti. Korkarım ki Sarp’ın peşinden ayrılmayacak. Tek istediği Sarp’ı elde etmek. Bunu yapana kadar sizi rahat bırakmaz. Sizinle, özellikle de seninle konuşmak istememin sebebi buydu. Dikkatli olun Ekin.” Ekin düşünceliydi. Duydukları canını sıkmıştı. O sıkıntıyla “Tamam, oluruz.” dedi.

Sarp doktorun yanından ayrıldıktan sonra Ekin’le Berna’nın olduğu kafeteryaya yöneldi. İçeri girdiğinde ikisini konuşurken gördü. İkisi de ciddi görünüyordu. Sanki önemli bir konu üzerinde konuşuyorlar gibiydi. Sarp ikisine bakınca kendini tuhaf hissetti. Görüntü tuhaftı aslında. Nişan gecesi terkettiği eski sevgilisi ve evlenmeyi istediği aşık olduğu kadın karşılıklı oturmuş konuşuyorlardı. Hangi erkeğin görmekten zevk alacağı bir manzaraydı ki?

Adımlarını daha bir hızlandırıp iki kadının oturduğu yere yaklaştığında Ekin’in “tamam, oluruz” dediğini duydu. Merak etmişti. Ne olacaklardı?

“Ne olacaksınız Ekin?” Ekin ve Berna konuşmaya o kadar dalmışlardı ki Sarp’ı karşılarında görünce ikisi de şaşkın bir şekilde Sarp’a bakmaya başladılar. Sarp iki kadının bakışını üzerinde hissedince iyice gerildi. Bakışlar üzerinde değilken ikisini yan yana görmek zaten yeterince gergin bir durumdu, bir de bu şekilde bakışları üzerinde hissedince gerginliği bir kat daha artmıştı.

Sarp’ın geldiğini soruyla haber vermesinden sonra kendini ilk toparlayan Berna oldu. “Siz dikkatli olacaksınız, Sarp.” diye Sarp’a cevap verdi.

“Niye dikkatli olacakmışız?” Sarp bir an için Berna’nın Ekin’le ikisini tehdit ediyor olabileceğini düşündü ama Ekin’in yüzünde hiç de tehdit almış bir ifade yoktu. Oldukça sakin görünüyordu ve Sarp’ın bildiği bir şey vardı, Ekin tehdit edildiğinde asla böyle sakin kalmazdı.

“Yasemin konusunda dikkatli olmanızı söylüyordum. Başınıza ben bela ettim onu ve korkarım sen onu reddedince daha bir hırslanmış. Peşini bırakmayacak gibi görünüyor.”

“Zaten dün bir denemede bulundu ama istediğini elde edemedi.”

“Özür dilerim Sarp.” Sarp şaşırmıştı. Berna kendisinden özür diliyordu ama asıl özür borcu olan Sarp’tı.

“Niye özür diliyorsun ki? Asıl özür borcu olan benim Berna.”

“Yasemin’i başına saran benim. Sizinle konuşmak istememin sebebi de buydu zaten. Hem özür dilemek hem de sizi uyarmak istedim. Belki beni affedersiniz.” Ekin bu söz üzerine araya girdi.

“Affedilecek bir durum yok Berna. Herkes bir hata yaptı ve yaptığı hatanın farkına vardı. Daha fazla uzatmanın anlamı yok. Az önce de söyledim, olan olmuş artık. Uzatmanın alemi yok.”

“Ekin haklı, uzatmanın alemi yok.”

“Çok sağ olun. Umarım beni arkadaşınız olarak görebilirsiniz. Ben bir Yasemin olmayacağım, rahat olabilirsin Ekin.” Berna bunu söylerken gülümsemişti ve bu gülümseme ortamdaki gerginliği azaltacak kıvılcımı çakmış gibiydi. Üçü de bir süre daha sohbet ettikten sonra Sarp ve Ekin hastaneden ayrıldılar. Berna arkalarından bakarken Sarp’ı her düşündüğünde içinde hissettiği acının daha da azalmış olduğunu fark etti. Nişan gecesinden beri ilk defa Sarp’ı düşündüğünde hissettiği acı neredeyse belli belirsiz bir hal almıştı. Geriye sadece eski hayallerinin burukluğu kalmıştı.

0 yorum:

Template Designed by Douglas Bowman - Updated to Beta by: Blogger Team
Modified for 3-Column Layout by Hoctro