1 Aralık 2006 Cuma

İkinci Perde - İkinci Bölüm

Bölüm 2: Silentium (1)

Berna eve geldiğinde Mehmet’i elinde uzaktan kumanda televizyon seyrederken buldu. Televizyon ekranına baktığında patlayan bir arabadan yükselen alevlerin tüm ekranı kapladığını gördü. Görüntü patlayan arabaya şaşkın şekilde bakan kadın ve erkeğe kaydığında bakışlarını tekrar Mehmet’e çevirdi ve birkaç adım daha atıp kocasının dudaklarına öpücük kondurdu. Mehmet dikkatini televizyon ekranından uzaklaştırmadan Berna’nın öpücüğüne karşılık verdi. O sırada kamera patlamanın arkasında neler olduğunu açıklamakla meşgul erkek ile onu pürdikkat dinleyen kadın arasında gidip geliyordu.

“Ne izliyorsun?” diye sordu Berna. Bu defa bakışlarını Berna’ya çeviren Mehmet “Heat filminin DVD’sinin yanında verdikleri filmi... Ama ne olduğunu sorma, unuttum.” Tekrar ekrana bakan Berna bu defa aynı kadınla erkeğin bir arabada bir yerlere gitmekte olduğunu gördü.

“Keşke sen de olsaydın bu akşam. Çok eğlendik bizimkilerle.”

“İnan, ben de çok istedim ama son anda hastanenin ortaklarından birinin uçağı rötar yapınca toplantı ertelendi.”

“Benim anlamadığım, ortaklar toplantısında senin niye olman gerektiği...” Mehmet diğer tarafında duran kumandayı eline alıp televizyonu ve ev sinemasını kapattı. Berna’ya dönüp baktığında önce derin bir nefes aldı ve sonra elini saçlarında gezdirdi. Yüzünde ciddi bir ifadeyle “İnan, ben de aynı şeyi merak ediyordum. Benim başhekim olmamı istediklerini söyleyince neden toplantıya katılmam konusunda Taner’in ısrarcı olduğunu anladım.” dedi, hastanenin ortaklarından biri olan arkadaşını kastederek.

Berna duyduğu karşısında heyecanlandı ama Mehmet’in hiç de aynı heyecanı paylaşmadığını görünce nedenini merak etti. “Heyecanlı görünmüyorsun? İstemiyor musun başhekim olmak?” diye sorduğunda Mehmet’in bu soruyu beklediğini fark etti. Mehmet içine çektiği nefesini sıkıntılı bir şekilde bıraktıktan sonra Berna’nın gözlerinin içine bakıp bir süre sessiz kaldı ve sonra “kararsızım” dedi. “Biraz süre istedim ve kararımı Amerika’daki ‘nörofizyoloji ve materyal bilimi’ sempozyumundan döndükten sonra vermem konusunda anlaştık.” diye de ekledi.

“İyi de ona daha bir aydan fazla var.”

“Taner sayesinde düşünmek için bolca vaktimiz olacak.” Berna, Mehmet’in kararın ikisi tarafından alınacağını ima ettiğini gözünden kaçırmadı. Başhekimlik teklifi konusunda konuşmayı düşünüyordu ki Mehmet, Berna’yı kendine çekip gülümseyerek “demek çok eğlendiniz” dedi. “Yani gözlerin beni hiç aramadı. Bu kadar çabuk unutulacağımı bilmek iyi oldu.” diye konuştuğunda Berna, Mehmet’in oyununa eşini öperek katıldı. Sonra da “senin seyredecek bir filmin yok muydu” diye sordu.

“İnan bana, hayatım, o filmle şu an yaptığım iş arasında bir seçim yapmam gerektiğinde o filmi seçme ihtimalim hiç yok.”

“Bu kadar kolay tercih edileceğimi bilmek iyi oldu.” Berna, Mehmet’in az önce kendisine söylediği söze gönderme yapma fırsatını kaçırmadı.

......

Yelda merakla Serkan’a baktı. Eve varana kadar pek konuşmamıştı arabada. Günün yorgunluğunu hissettiği için Serkan’ın sessizliğini önemsememişti ama şimdi nedenini öğrenmek istiyordu. Ne olduğunu sormaya karar verdi ama önce ikizlerin odasına uğrayıp uyuduklarından emin olmaya karar verdi. Adımlarını ikizlerin uyuduğu odaya yönelttiğinde Serkan’ın da onu takip ettiğini fark etti. Kapıdan içeri girdiğinde Serkan da hemen arkasındaydı. Melekler gibi uyuyan çocuklarına mutlulukla baktılar. Ancak Serkan’ın mutluluğunun arkasında biraz da hüzün var gibiydi.

“Yemek sırasında ciddi miydin?” Serkan’ın fısıldadığı soruyu zar zor duydu. Eşinin ilk başta neyi kastettiğini anlayamadı. Sonra Berna’ya hovardalık konusunda söyledikleri konusunda ciddi olup olmadığını sorduğunu düşündü. “Berna’ya takılıyordum sadece. Hovardalıkla ilgili söylediklerimi ciddiye aldığına inanamıyorum.” diye karşılık verdi, o da Serkan gibi fısıldayarak. Serkan hiçbir söz söylemeden ikizlerin üzerlerini iyice örttü ve Yelda’ya dışarı çıkmalarını işaret etti. Dışarı çıktıklarında ise “Onu kastetmiyorum, eğer hamile kalırsan hiç düşünmeden doğurma konusunda söylediklerinde ciddi miydin?” diye sorusunu yineledi.

“Tekrar denemeyeceğimizi biliyorum ama kazara hamile kalırsam aldırmam.” Serkan, Yelda’nın hamileliğinin ne kadar riskli ve tehlikeli geçtiğini tekrar hatırladı ve daha da önemlisi onu kaybetmeye ne kadar yaklaştığını. Aynı kâbusu yeniden yaşamayı göze alamayacağını düşünmekten kendini alamadı. Yelda ise yol boyunca Serkan’ın neden suskun kaldığını anlamış olmaktan mutlu, “boşuna sorun ediyorsun, dünkü çocuklar değiliz” diye devam etti. Yelda’nın arkasından yatak odalarına ilerlerken Serkan eve dönüş yolunda taşıdığı ciddi ifadeyi taşımaya devam ediyordu.

......

O fikir aklında dolaşmaya yemekten sonra başlamıştı. Son zamanlarda Sarp’ın eskisi kadar yakın olmadığını hissediyordu. Eskisi kadar ilgi göstermediğini fark etmesi için sevişmeleri arasındaki zamanın açılması gerekmişti ama rakamlar yalan söylemiyordu. Altı ay öncesiyle karşılaştırdığında eskisi kadar sık tenlerinin birbirine arada bir engel olmadan değmediğini fark etmişti yol boyunca. Belki de tüm olanın farkındaydı ama kendine itiraf edemiyordu. Sessizliğin nadiren bozulduğu bir eve dönüş o gerçekle yüzleşmesine yetmişti.

Ekin daha önce böyle bir durumla karşılaşmadığı için ne yapacağını bilemediği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldığında arabayı evin garajına park etmişler, garajı eve bağlayan kapıdan içeri giriyorlardı. Direkt olarak sormaya cesaret edemeyeceğini biliyordu. Aklına ilk gelen çözüm Sarp’ın ilgisinin azalıp azalmadığını anlamasını sağlayacak bir durum yaratmak oldu. Eğer eskisi kadar düşkünse Ekin’in gönderdiği mesajı anlayıp uykusuz bir geceye yelken açmaları kaçınılmazdı.

Sarp elindeki anahtarları diğer anahtarların bulunduğu askıya astığında uzun zamandan sonra bir nebze de olsa aklını kemiren o sevimsiz düşünce sıçanlarından bir süreliğine kurtulduğunu düşündü. Karısıyla ve dostlarıyla eğlenceli bir gece geçirmişti ve tüm sıkıntıları kapının dışında kalmıştı. Çalışma odasına uğrayıp dizüstü bilgisayarını açtı ve elektronik postalarını kontrol etmek için Outlook programının kısayoluna tıkladı. Çalışma odasından çıkıp oturma odasına doğru ilerlerken Ekin’in yavaşça yatak odasına gitmek için merdivenleri tırmandığını gördü ama eşinin gözden kaybolmadan önceki bakışı Sarp’ın dikkatinden kaçmadı. O bakış, Sarp’ın neşesinin daha da bir artmasına yetti. Giydiği takım elbisenin ceketini çıkarmadan gömleğin yaka düğmesini açtı ve kravatını hafifçe gevşetti. Gülümseyen adımlarla Ekin’in peşinden merdivenleri çıktı ve hemen onun ardından yatak odasına girdi.

Üzerindekileri çıkarmakla meşgul olan Ekin Sarp’ın sıcak nefesini boynuna konan bir öpücükle hissettiğinde üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi hissetti. Korktuğu durum başına gelmeyince Ekin iyice sevindi. Öpücükler arasında Sarp’a banyoya gidip yatmadan önce hazırlıklarını tamamlaması gerektiğini söyledi ama “yatma” sözcüğünü vurgulayış şekli Sarp’ın aklını başından almaya yetti. Ekin yatak odalarındaki banyoya girdiğinde Sarp da açtığı bilgisayarını kapatmak üzere tekrar aşağı kata inip oturma odasından geçerek çalışma odasına doğru yöneldi. O sırada sehpanın üzerinde duran Ekin’in cep telefonunun sesiyle irkildi. Bir mesaj geldiğini anlayan Sarp Ekin’e seslenerek telefonuna kısa mesaj geldiğini haber verdi. Eşinin bir-iki dakika sonra geldiğini gördüğünde “bilgisayarı kapatıp geliyorum” deyip çalışma odasına yöneldi.

Ekin telefonu eline aldığında gecenin bir yarısında ona kimin ve ne diye mesaj yollayacağını bulmaya çalışıyordu. Mesajı gönderen kısmında Erdem’in adını görünce şaşırmaktan kendini alamadı. Durup dururken niye mesaj gönderdiğini bir an önce anlamak için hızlıca mesajı açtı ve “ne kadar eglenirsen eglen bizimle gelseydin sizi daha cok eglendirirdim ;)” seklinde olan mesajı okudu. Mesajın neresinden tutacağını bilemedi. Mantıklı bir anlam vermeye çalışsa da amacına ulaşmakta güçlük çekiyordu. Elinde telefonu yatak odasına dalgınca ilerlerken hala tatmin olacağı bir açıklama bulmaya çalışıyordu.

Sarp bilgisayarını kapatmak için çalışma masasına oturduğunda gözü bir süre önce açtığı e-posta programına takıldı. Okunmamış olduğunu işaret etmek için koyu renkli görünen e-postaya farenin imlecini getirip tıkladığında monitörün sağ alt tarafında saate baktı. Neredeyse gece yarısı olduğunu görünce Amerika’da mesainin henüz bitmediğini aklından geçirdi. Hızlıdan e-postayı okuduğunda S&S şirketinin yaptığı teklifle ilgilendiğini ancak belirli şartları olduğunun resmi bir dille yazıldığını gördü. Detayları konuşmak için video-konferans yoluyla bir toplantı yapmaları öneriliyordu. Sarp’ın biraz olsun rahatladığını hissetti. Uzun süredir üzerinde çalıştığı bir proje sonunda hayata geçme şansı yakalıyordu.

İşi sağlama almak için hemen telefon edebileceği aklına gelince çalışma odasındaki telefonu eline aldı ve e-postada yer alan telefon numarasını tuşladı. Ancak arama tuşuna basmadan önce oturduğu yerden kalktı ve oturma odasından geçerek yatak odasına yöneldi. Kapıdan başını uzattığında Ekin’in sırtını kapıya dönmüş yatakta uzandığını gördü. Daha da önemlisi üzerini örtmüştü. Birkaç dakika önce havada hissedilen kıvılcımların kaybolduğunu anlamak için deha olmaya gerek yoktu. Kısa bir kararsızlıktan sonra ses etmeden tekrar çalışma odasına yöneldi. Merdivenlerden inerken uluslararası telefon konuşması için hazır bekleyen telefonun arama tuşuna bastı ve karşı tarafın açmasını beklemeye başladı.

Ekin odaya girdiğinde ilk önce yatağa doğru yöneldi ama tüm dalgınlığına rağmen makyajını temizlemediğini hatırladı. O gün için çok hafif bir makyaj yapmış olduğuna sevindi ve hızlıdan makyaj temizleme mendillerinden biri ile tüm makyajından kurtuldu. Yatağa uzandığında sırtını kapıya çevirdiğini fark etmedi bile. Aklı hala gelen mesajdaydı ve o mesaj kadar aklının o mesajda olması da onu düşüncelere boğuyordu. Bu şekilde düşünürken önceki gece sınava hazırlanmasından kaynaklanan uykusuzluğunun ve yemekte aldığı alkolün etkisiyle uykuya daldı. Sarp odanın kapısından başını uzattığında Ekin uyku ülkesinin patikalarını adımlamaya başlamıştı bile.

Sarp çalışma odasının ışığını söndürmeden önce duvardaki saate baktığında en az 15 dakika telefonda konuştuğunu hesapladı. Gerçi bunun yarıdan fazlası beklemekle geçmişti ama yine de telefon konuşmasının verimli geçtiğini düşünüyordu. Video-konferans yöntemiyle yapılacak toplantı için sekreterlerin zaman belirlemesine karar verilmişti ama daha da önemlisi Sarp bu ortaklık için nasıl bir pozisyon alması gerektiğini anlamıştı. Beklenen iş taahhüdünü yerine getirebilmeleri için tüm kaynaklarını S&S şirketine ayırmak zorunda kalacaklardı. Basit bir armatör olmaktan kurtulmaları ve daha büyük bir ligde top koşturmaları için bunun gerekli olduğunu biliyordu. Ne var ki Orhan Bey, ha da önemlisi Serkan, Sarp ile aynı görüşü paylaşmıyordu. Risk almadan büyümenin mümkün olmadığını düşünen Sarp’ın yegâne sıkıntısı buydu.

Üzerini değiştirip yatağa girdiğinde Ekin’in nefes alışlarının sesi dikkatini çekti. Yüzüne düşmüş saçlarını kulağının arkasına attıktan sonra eşinin yüzüne bir süre baktı ve yeni projesinin gerçekleşmesinden sonra özlediği günlere geri döneceğini hayal ederek başını yastığa koydu. Başucundaki ışığı kapattıktan sonra gözlerini bir süre tavan dikti ve derin bir nefes aldıktan sonra gözlerini kapattı ve fısıltı halinde “tatlı rüyalar, Ekin” dedi.

(1) Sessizlik, durgunluk, sessiz, sakinlik, meçhullük (Latince)

0 yorum:

Template Designed by Douglas Bowman - Updated to Beta by: Blogger Team
Modified for 3-Column Layout by Hoctro