13 Kasım 2006 Pazartesi

Hayat Bir Oyun - 11. Bölüm

Bölüm 11: Davet

Sarp oldukça heyecanlıydı. Ekin’in davetini kabul etmişti ama Ekin kendisini arayıp da ailesinin Sarp’ın gelmesinden çok memnun olacaklarını öğrenince heyecanı daha da artmıştı. Henüz vakti olmasına rağmen yemek için hazırlanmaya başlamıştı. Ekin’in ailesiyle tanışacağı yemeğe geç kalmak istemiyordu.

Sarp iki kravattan hangisini seçeceğini bilemiyordu. En sonunda kararını vermişti ki telefonu çaldı. Arayan Berna’nın babasıydı ve Berna’nın uyandığını ve hayati tehlikeyi atlattığını söylüyordu. Buraya kadar her şey güzeldi ama babası, Berna’nın hemen Sarp ile yüz yüze konuşmak istediğini söylediğinde Sarp ne diyeceğini bilemedi. Ekinler’e yemeğe davetliydi ve Berna ile konuşmaya giderse geç kalabilirdi. Oysa Sarp kesinlikle geç kalıp olumsuz intiba bırakmak istemiyordu. Bu bencilce düşünceler aklından geçtiği için kendinden utandı. Berna’nın davetini geri çeviremezdi. Ne de olsa Berna’nın o hastane odasında olmasından biraz da Sarp sorumluydu. Biraz acele ederse yemeğe vaktinde yetişebileceğini düşündü.
“Tamam, efendim, en kısa zamanda orada olacağım.”
......
“Bence bu gerekçe zayıf kaldı. Yedek anahtarım olduğunu biliyordun, yani anahtarları geri vermenin aciliyeti yoktu.” derken Yelda gülümsüyordu.
“Galiba haklısın. Kızdın mı sudan bahanelerle görüşme ortamı yaratmak istememe?”
“Kızmış gibi bir halim mi var?” Serkan Yelda’ya baktığında gülümserken parıldayan bir yüz gördü.
“Sanırım yok.” derken Serkan’ın yüzünde de gülümseme vardı. “Şimdi ne yapıyoruz?” diye sorduğunda Yelda’nın gülümsemeye devam ettiğini gördü. Hatta sorduğu sorudan sonra gülümsemesi artmıştı gibi.
“Galiba biraz abi-kardeş kıskançlığı yaşanıyor çünkü Sarp Ekinler’e yemeğe davetli. Belki sen de beni yemeğe davet edersin de abimi kıskanmam azalır.”
“Her zaman... Aklında bir yer yoksa seni Sarp’ın sevdiği bir yere götüreceğim. Baştan uyarmak zorundayım, beklediğinden çok farklı bir yer olacak.”
“Ben yeniliklere açığım, görelim bakalım abimin sevdiği yeri...”
......
Ekin’e telefon etmesi gerektiğini biliyordu. Trafik sıkışmıştı ve daha Berna ile konuşmamıştı bile. Hala vaktinde yetişebilirdi ama bu trafik geri dönüş yolunda da aynı şekilde sıkışık olursa hiç şansı yoktu. Geri dönmek için de çok geçti. Bu sebepten Berna ile daha sonra konuşmak da olasılıklarından biri değildi. Bu düşüncelerle Ekin’i aradığında Berna’nın hayati tehlikeyi atlatmış olduğu haberini verdi.
“Bu çok iyi haber Sarp! Çok sevindim bu habere...”
“Bu kadar değil haberler. Babasının dediğine göre benimle hemen yüz yüze konuşmak istiyormuş. Ben de kabul etmek zorunda kaldım. Yemekten önce konuşabilirim diye umuyordum. Ne var ki trafik sıkıştı burada. Hala vaktinde yetişebilirim diye umuyorum ama ne olur ne olmaz diye haber vereyim dedim.”
“Berna niye seninle bu kadar acilen görüşmek istedi ki acaba?”
“Bilmiyorum. İşin aslı ben de merak ediyorum ne diyeceğini.”
“Sarp, ne derse desin sakın seni üzmesine izin verme. Bu olanların tüm suçlusu sen değilsin, tamam mı?”
“Tamam, izin vermem.”
“Ha, bir de geç kalmamaya bak. Babam sofra başında bekletilmeyi hiç sevmez.”
......
“Serkan, dalga geçiyorsun, değil mi? Abimin sevdiği yer burası mı? Seyyar pilavcı? Şaka olmalı bu. Sarp Teksoy, benim abim burayı sevecek? İnanmakta zorluk çekiyorum.”
“İnansan iyi olur çünkü abin burayı ve Feyzo Baba’yı çok sever.”
“Feyzo Baba?”
O sırada kırlaşmış saçlarıyla ve kirli sakalıyla bir adam gülümseyerek Serkan’la Yelda’nın yanına yaklaştı.
“Oo, yeğenim hoş geldin. Bizim Sarp Oğlan ne yapıyor? Kaç zamandır göremedim bizim keratayı.” Yelda’nın ağzı duydukları karşısında açık kalmıştı. O’nun bildiği Sarp’ın yolu böyle bir yere hiçbir zaman düşmezdi. Ne var ki Feyzo Baba’nın konuşmasından abisiyle aralarının iyi olduğu anlaşılıyordu. Anlaşılan çok şey değişmişti kendisi uzaklardayken.
“Bugünlerde hayatı biraz karışık Baba. Buraya geleceğimi bilseydi mutlaka selam yollardı.”
“Sağ olsun. Ee, size pilav koyayım mı?”
“Benim ki çift porsiyon olsun Baba. Bu arada tanıştırayım. Bu hanımefendi Sarp’ın kız kardeşi Yelda. Yelda, bu da bizim dert ortağımız Feyzo Baba. Ne var ki biz O’na genelde sadece ‘baba’ deriz.”
“Tanıştığımıza memnun oldum Yelda kızım.”
“Ben de...”
Serkan ile pilavcı arasında geçen konuşmaları gördükçe Yelda’nın gözleri Serkan’ı biraz daha farklı görmeye başlamıştı çünkü onlar konuştukça Serkan’ın daha önce hiç görmediği bir yüzünü görüyordu. Bu cana yakın hali normalde olan yılışık bile denilebilecek halinden çok farklıydı ve bu Yelda’nın hoşuna gitmekteydi. Pilavcı Feyzo Baba da ilginç bir kişilikti. Yelda’nın kanı ısınıvermişti bu adama.
......
Berna’nın odasına girdiğinde heyecanlıydı biraz. Berna -nasıl bakılırsa bakılsın- Sarp yüzünden intihar etmişti. Sarp’ın suçluluğu tartışılabilirdi ama bu, intiharın Sarp yüzünden olduğu gerçeğini değiştirmezdi. İşte bu sebepten Sarp heyecanlıydı. Berna’ya baktığında yorgun göründüğünü fark etti. Yüzü solgundu ama bunlar gayet normaldi. Ölüm-kalım savaşından çıkmış birinden daha fazlasını beklemek saflık olurdu.
“Geldin demek... Sevindim...” derken Berna’nın sesi bitkin çıkıyordu.
“Gelmemi istemişsin, ben de geldim.”
“Teşekkür ederim.”
“Niye bu kadar acele görüşmek istedin?” Bu soru üzerine Berna güçsüz bir şekilde gülümsedi.
“Hazır bu haldeyken sonuna kadar yararlanayım istedim bu halimden. Daha sonra nasılsa istediğimi yapmayacaksın.” Sarp anlamadığını ifade eden bir bakış takındı. Berna, “Şimdi biraz da vicdan azabıyla bana ‘hayır’ diyemiyorsun. Ben de bunu kullanmak istedim. Seninle bunu daha sonra da konuşsam olurdu ama bu daha eğlenceli.” diye devam etti.
“Peki öyle olsun ama neyi konuşacağız ki?”
“Kimi seçtiğini... Benim bir fikrim var ama cevabı senden duymak istiyorum.”
“Berna... Bir seçim yoktu. Yasemin geçmişte kalmış biriydi. O’nu o şekilde kandırman yanlıştı. Keşke aramızda olanlar için -daha doğrusu, olmayanlar için- başkalarını suçlamak işe yarasa ama suçlanacak biri varsa o benim. Senin beni sevdiğin gibi sevemedim seni. Keşke bunu nişan gecesinden önce söyleseydim. Keşke...”
“Biliyor musun, aslında söyledin.” Sarp anlamamıştı Berna’nın ne demek istediğini. Berna açıklamaya devam etti: “Sözlerle değil, başka şekilde ama ben anlamak istedim. İkimiz de yaptıklarımız için suçluyuz. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum.”
“Sağ ol Berna.”
“Ne için?”
“Beni vicdan azabının en büyüğünden kurtardığın için. Olanların tek suçlusu olduğumu söylemeyerek beni kurtardın.”
“İnan seni sevdiğimde biraz samimiysem bunu sana yapamam. Son yaşadığım bu olay hayatı farklı görmemi sağlıyor ve yaptığım hataları daha iyi anlıyorum.”
“Seni hayatımda bir dost olarak görmek hoşuma giderdi.”
“Belki dost olmayı başarabiliriz. Önce Ekin’in güvenini kazanmam lazım, yoksa dost olma şansımız hiç olmaz. Sahiden hiç aklından Yasemin’e karşılık vermek geçmedi mi? İlk aşkın sana hayalini kurduğun o şeyleri sunduğunda şeytana uyasın gelmedi mi?”
“Ölüyorum sandım Berna!”
“Sarp, sen hakikaten aşık olmuşsun.”
“Yasemin beni öptüğünde iyice emin oldum.”
“Demek ki yaptığım yanlış iyi bir işe yaramış.”

Sarp Berna’nın bu halini görünce sevinmişti. Eskiden tanıdığı Berna değildi. Belki Berna'yı görmeden geçen dokuz ayda değişmişti, belki de intihar teşebbüsü O’nun bu kadar değişmesinde rol oynamıştı. Sarp hangi sebepten olduğunu bilmiyordu ama Berna’nın eski Berna olmadığını görüyordu. Bu düşüncelerle arabasına bindiğinde arabanın saatine gözü takıldı. Ekinler’de olması gereken saate beş dakika vardı. Eğer orada beş dakika içinde olmazsa, ki olması imkansızdı, geç kalacaktı. Arabasını çalıştırdığı gibi gaza bastı.
......
Serkan Yelda’ya yaklaştığında ne diyeceğini bilmiyordu. Bildiği tek şey günün burada bitmesini istemediğiydi.
“Bir şey mi var Serkan?”
“Akşam yemeğini birlikte yiyelim mi?”
“Ama az önce pilav yemedik mi?”
“Yapma Yelda, o sadece aparatif sayılır. Ben gerçek akşam yemeğinden bahsediyorum.”
“Bu sefer nereye gideceğiz, dürümcüye mi?”
“Bir gün için bir seyyar yemek yeter. Bu defa aklımda daha şık bir mekan var. Yöneticisi çok yakın bir arkadaşımdır. Akşam saatlerinde yemek servisi de yapıyorlar. Gerçi kafe-bar olduğu için çok muazzam bir şeyler bekleme. Benim favorim şnitzel. Patates püresiyle birlikte servis ediliyor.”
“Neresiymiş burası?”
“Gidince görürsün. Bence sana özel ilgi gösterilecektir orada.”
“Niye ki?”
“Patronlarının kız kardeşine yanlış yapmak istemezler de…” diye cevap verdiğinde Serkan gülüyordu çünkü Yelda’nın şaşkınlıktan yüzü komik bir hal almıştı.
......
“Nerede kaldı bu Sarp? Ekin, kızım, bir arasana şunu.”
Ekin de meraklanmıştı. Sarp bir saat önce aradığında yolda olduğunu ve biraz gecikeceğini söylemişti ama hala gelmemişti. Babası bilmiyordu ama Ekin birkaç defa aramıştı geçen çeyrek saat içinde ve Sarp telefonunu açmayınca Ekin meraklanmaya başlamıştı.
“Biraz daha bekleyelim baba. Eli kulağındadır, gelir şimdi.”

Geçen çeyrek saatten sonra Ekin bir kere daha aramaya karar verdi. Telefon iki defa çaldıktan sonra açıldı ama karşıdan Sarp’ın değil, bir kadının sesi geliyordu.
“Be.. ben Sarp’ı aramıştım.” diyebildi Ekin.
“Ekin, sen misin kızım? Ben Sarp’ın annesi, Feryal. Sarp kaza geçirmiş. Şu an hastanedeyiz. Doktorlardan durumu hakkında haber bekliyoruz.”
Ekin duyduklarına inanamıyordu. Sarp kaza geçirmişti... Sarp kaza geçirmişti!.. Yemek masasının başındaki herkes Ekin’e bakıyordu. Bu arada Feryal Hanım Ekin’e Sarp’ın hangi hastanede olduğunu söylemekteydi. Ekin, evdekilerin bakışlarını üzerinde hissedince açıklama yapma gereği hissetti.
“Sarp kaza geçirmiş. Ben hastaneye gidiyorum.”

0 yorum:

Template Designed by Douglas Bowman - Updated to Beta by: Blogger Team
Modified for 3-Column Layout by Hoctro